10 Haziran 2010 Perşembe

Hatıra Kutumun En Yeni Parçası...

Garip…

Az önce hatıra kutumu açıp yeni bir hatıra ekledim içine. Kim derdi ki o kutunun içine nikâh şekeri girecek…

Geçtiğimiz cumartesi ilk kez bir nikâhta cidden içim tuhaf oldu, ağlamak istedim. Yaşlanıyorum herhalde yahu. Ben böyle şeylerden duygulanacak insan değildim. Ama bir tuhaf oldum işte ağabeyim dediğim insanı o masada görünce.

Canım ağabeyim, antrenörüm değildi aslında hiç yüzmedim onun öğrencisi olarak; ama yine de bir numaralı antrenördü benim için. Havuzun belki de en sıcakkanlı adamı… Gökhan Abi diyince hepimiz için akan sular durur. Bir sarılır ki, böyle içten, böyle samimi, böyle sevgi dolu sarılamaz başkası. Havuzdan uzak kaldığım müddetçe en çok özlediğim adamdı kendisi.

Nikah davetini görünce de duygulanmıştım. Canım ağabeyim evleniyor mu yani şimdi, demiştim. Kolunda zevcesi masaya ağır adımlarla yürürken, evet derken, eşiyle dans ederken de boğazıma bir şey düğümlendi. Herkesin elini sıkıp tebrik etme merasimi vardır ya; tanımadığım büyüklerimin elini sıktım önce sıra ona geldiğinde hocam dedim, sıkı sıkı sarıldı bana. Nasıl özlemişim, ne desem bilemiyorum da; nitekim yalnızca hocam diyebildim. “Hoş geldin canım…” dedi tebrik ettim sağ ol bir tanem dedi. Tamam dedim ağabeyim aynı adam hala; ben onun canıyım, bir tanesiyim, Beste’siyim… Çenem titredi ama ağlamadım, sırada da bekleyenler vardı fazla kalamadım. Uzaktan izledim sonra Gökhan Abi’mi. O mutluydu, o mutlu diye ben de mutluydum… Ve işte anı kutuma girmesi için nikah şekerini alıyordum sepetten…

Zavallımın soyadını nikah memuru bile yanlış okudu, kaç kez tekrar etti bir de. Yahu kadın, tüm izleyenler gülüyor, anlasana bu işte bir yanlışlık var. Ama yok anacım, ısrarla Kına dedi durdu. Her diyişinde de canım ağabeyim daha da kızardı, gülümsedi, yavaşça başını iki yana salladı. “Kinna be Kinna” diye benim müdahale edesim geldi zor tuttum kendimi.

Kokteyl vardı nikâhtan hemen sonra. Yorgundu ağabeyim, derdi başından aşkındı belki, telaşı sonunda nihayetine ermişti rahatlamıştı ama tadını çıkaramıyordu henüz; yine de gece boyu güldü. O mutluydu, ben de mutluydum… Ama gelin hanım da aksi gibi hiç gülmedi! Bekledim elini sıkarken gülümser belki diye umutla baktım yüzüne; ama yok… Diyorum ya yorgunlardı belki, nasıl sıktıysa bu düğün hazırlıkları ikisini… Yine de en mutlu günün bu gün gülsene azıcık! Çiftlerin birbirini dengelemesinden kasıt bu mudur acaba. Ağabeyim sıcak mı sıcak, eşi donuk mu donuk… Bize donuktur bir tek diye umut ediyorum. Mutlu olsunlar, mutlu etsin canım ağabeyimi…

Bir de Hakkı Hoca’m vardı; Gökhan Abi’m kadar sıcakkanlı değildir o. Ama bilirim sever öğrencilerini, ben de eskilerdenim, ilk sevdiklerindendim belki. Onu da gördüm nikâhta; o da evlenmiş, 1 sene olmuş hatta! Şok oldum! Ama tatlı bir hanım eşi, gülümseyince gözleri gülümsüyor. İçim ısındı onları görünce birlikte; yine duygulandım tabi ama yine ağlamadım. Böylesi duygulu (!) bir gece daha yaşamamışımdır herhalde! Yanına gittim hocamın “Hocam…” dedim “Kızım…” dedi nasıl sevgiyle bakıyor, nasıl şaşırdı ama… Sadece baktık birbirimize “Sen nasıl… ne kadar… ne olmuşsun sen kızım!” dedi. “Neredesin, ne yapıyorsun şimdi?” dedim Hacettepe sosyolojideyim hocam ama bitiyor bir senem kaldı. “Aferin kızıma! Ne ara o kadar büyüdün sen?” dedi birbirimize bakıp sırıttık anca 32 diş… Tülin Teyze yetişti bir iki cümle etti yerime Hakkı Hocamın gözü hep bende ama… “Ben getirdim Beste’yi” dedi,”daha doğrusu kendi istedi ben de aldım getirdim, Hakkı abimin de yanına gideyim onu da göreyim dedi” açıklamasında bulundu. Hocacığım da diyor ki “ne iyi etmişsiniz… ne güzel yapmış… canım kızım… ne güzel oldu… evet…”

Bir de nikahtan önce Eren Abi ile karşılaşmam var ki, fena… Herkese hoş geldiniz diyor, muhabbet ediyor. Benim önüme gelince durdu “Sana hiçbir şey diyemiyorum…” dedi ikimizde bastık kahkahayı. Kardeşimi sordu nerde hayta diye, dedim havalıdır o ne işi var düğün dernek işlerinde, havasını alırız onun dedi. Giderken de herkese selamlarını gönderdi, beni kucakladıktan sonra tabi…

Üstüme de siyah bir etek ve straplez bluz giymiştim, tüm dövmeler açıkta tabii! Bir ara bir el dolandı yıldızlarımın üstünde, arka fonda “bir, iki, üç…” sesi eşliğinde. Bir döndüm ki Osman Abi’m onla da sarıldık yanağımı falan okşadı. “Canım Ağabeyim” 2 modunda J Senelerce aynı kulvarda yüzdük biz onunla, aynı takımdaydık yaşça büyüktü benden ama kaptan bendim. “Hadi Beste ısıt beni” demişti takımdan kimsenin gelmediği bir gün, utanmıştım nedense “Ama Osman abi kimse gelmedi ki…” “ İkimiz varız işte! Hadi Kaptan!” bir daha gidip soyunma odasına bakayım demiş kaçmıştım yanından… Hey gidi hey, ne günlerdi… Osman Abi’m karşımda durmuş “Bu da Alexandra, nişanlım…” diyerek yanındaki sarışın şirin mi şirin kızla tanıştırıyordu şimdi beni…

Bir de bir de (az kaldı unutuyordum ayıp bana) Kürşat Abim canım abim vardı o da öptü beni gelip. Canım abilerim ya hepsini de özlemişim... Erhan abim de olsaydı orada keşke...

Herkesden aileme selamlar, bir adet nikâh şekeri ve hatıra fotoğrafıyla döndüm eve. Hiç aklıma gelir miydi bir gün Gökhan ağabeyimi evlendireceğim… Hadi onu bırak Hakkı Hocam’ın evlendiğini göreceğim… Onu da geçtim Osman Abim’in nişanlısıyla tanışacağım… Yok, aklımın ucundan geçmezdi! Etraftaki pek çok tanımadığım insanın benim hakkımda konuşacağı, beni tanıyanlara kim olduğumu soracağı aklıma gelir miydi peki? Ehehhehe onu da tahmin etmezdim evet; ama biraz kısık sesle sorsalardı keşke kim olduğumu da ben de bir sürü yerden duymasaydım aynı soruyu ya da ne bileyim o kadar çok kişi bakıp bakıp durmasaydı önce sırtıma, sonra yüzüme… Ne garipti o gece…

Dip Not: Hatıra kutumu tekrar düzelttim bu vesileyle, içindeki en hüzünlü şey dedenin anahtarları… En değerli şey ise bir adet çekirdek… Bir çekirdek bile tek bir insanı hatırlatabiliyor, bütün canlılığı ile hem de… Garip değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder